CEZA HUKUKU

TÜRK CEZA KANUNU MADDE 83 KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNUN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ

İlgili Kanun Maddeleri

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 83.madde

Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi

“Madde 83- (1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;

a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,

b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,

Gerekir.

(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.

İhmali davranış ne demektir?

Kelime anlamı olarak gereken ilgiyi göstermeme, önem vermeme, boşlama anlamına gelen ihmal, Türk Ceza Kanununda birçok maddede kendine yer bulmaktadır. İhmalin, sözlük anlamına ilave olarak Türk Ceza Kanunu kapsamındaki anlamı, aynı zamanda bir sorumluluğun yerine getirilmemesi anlamını da taşımaktadır.

Kasten Öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu’ nda 81.maddede Kasten Öldürme, 82.Maddede Kasten Öldürme Suçunun Nitelikli Halleri olarak düzenlenmiş olup; kastan öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesi her iki madde kapsamındaki suçlar için de geçerlidir.

Kasten Öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesi, maddenin 2.fıkrasında belirli şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar:

Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması

Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması

Belli Bir İcrai Davranışta Bulunmak Hususunda Kanuni Düzenlemelerden Veya Sözleşmeden Kaynaklanan Bir Yükümlülüğünün Bulunması

Kanun koyucu, ihmal suretiyle kasten öldürme suçunun gerçekleştirilebilmesi için, failin kanundan veya sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünün olmasını aramaktadır.

Kanundan doğan yükümlülüğün en bariz örneği, anne ve babanın, çocuğu üzerindeki koruma yükümlülüğüdür. Türk Medeni Kanunundan doğan bu yükümlülük gereği anne ve baba birlikte, çocuğu hayati tehlikelerden korumak zorundadır. Yeni doğmuş bebeğin ölüme terk edilmesi, çocuğun evde bırakılarak tatile çıkılması akabinde gerçekleşen ölüm hadiseleri bu suçun en tipik örneklerindendir. Yine bir takım kamu görevlerinin kanundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemeleri sebebiyle gerçekleşen ölümlerde, bu suç meydana gelebilmektedir. Örnek vermek gerekirse, eşini rehin alan ve hayati tehlike yaratacak davranışlarda bulunan şahsa karşı, kolluk kuvvetlerinin müdahale etmemesi noktasında bu suç meydana gelebilecektir.

Söz konusu yükümlülük bir sözleşme ilişkisinden de kaynaklanabilir. Ölüm tehditi altında bulunan şahsın, profesyonel koruma tutması, fakat korumanın gerçekleşen hadiseye karşı hareketsiz kalması bunun tipik örneklerindendir. Ancak bu hareketsiz kalma, kişinin elinde olmayan nedenlerden kaynaklanmamalı ve kişinin yapabilecekleri dikkate alınmalıdır.

Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması

Kanun koyucu burada, mağduru hayati tehlike yaşayacağı duruma düşüren failin bu davranışını cezalandırmaktadır. En tipik örneği, trafik kazasının neden olan sürücünün, yaralıları olay yerinde bırakıp kaçmasıdır. Zira, böyle bir durumda failin mağdurlara yardım etme yükümlüğü söz konusu olup, yardım etmediği takdirde mağdurun ölmesi halinde, ihmali davranışla kasten öldürme suçundan sorumlu olacaktır.

Suçun Cezası

Suçun cezası 81.maddeye ve nitelikli hallerin düzenlendiği 82.maddeye göre değişmektedir. Kanun koyucu ihmali davranışa, icrai davranışa göre daha az ceza vermekte olup, suçun cezasının 81. ve 82. maddede ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olduğu durumlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar; müebbet hapis cezası olduğu durumlarda onbeş yıldan yirmi yıla kadar; diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun işleniş şekline, neticelerine göre hakim cezada indirim yapmayabilir.

Görevli, Yetkili Mahkeme

TCK 83.madde kapsamında görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemeleridir. Yetkili Mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir.

Zamanaşımı

Bu suçta dava zamanaşımı 81.maddeye göre işlenen suçlarda yirmibeş yıl; 82.maddeye göre işlenen suçun nitelikli hallerinde ise otuz yıldır.

Yargıtay Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 05.07.2013 Tarih, 2012/1-1570 Esas, 2013/339 Karar

“Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için TCK’nun 83. maddesinde düzenlenen Kasten Öldürmenin İhmali surette işlenmesi ve bu kapsamda İhmali ve icrai suç ayrımı üzerinde durulması gerekmektedir.

Hukuk normları, yasaklayıcı ve emredici normlar olmak üzere, iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Sadece icrai bir hareketle ihlal edilebilecek olan ve belirli bir hareketin yapılmasının istenmediği yasaklayıcı normlarda, yasaklanan hareketin yapılması sonucunda bir hak ihlali gerçekleşmektedir. Örneğin; TCK’nun 81. maddesinde yer alan öldürmeyi yasaklayan norm bir kimsenin öldürülmesiyle ihlal edilmiş olacaktır. Emredici normlarda ise, belirli bir hareketin yapılması yasaklanmamakta, aksine belirli bir hareketin yapılması emredilmektedir. Bu emredici kurala uyulmaması başka bir anlatımla yapılması emredilen hareketin yerine getirilmemesi sonucunda haksızlık meydana gelmekte yani kanunda tanımlanan suç İhmali hareketle işlenmektedir. Örneğin; TCK’nun 98. maddesinde düzenlenen, kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve şartların elverdiği ölçüde yardım etmemek ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmemek şeklindeki suç, emredici normun istediği şekilde davranılmamış olması nedeniyle yani İhmali hareketle oluşmaktadır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2012, 5. bası, s.337-338)

Emredici norma aykırı davranılmasıyla işlenen İhmali suçlar öğretide gerçek İhmali suçlar ve gerçek olmayan veya görünüşte (ya da garantörsel) İhmali suçlar olarak iki kategoride değerlendirilmektedir. Gerçek İhmali suçlar; kişinin kanunda tanımlanan icrai davranışı Kasten yapmamasıyla oluşmakta olup suçun gerçekleşmesi için ayrıca neticenin de gerçekleşmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. TCK’nun 98. maddesindeki; “yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi”, 175. maddesindeki; “akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali”, 176. maddedeki; “inşaat veya yıkım faaliyeti sırasında, insan hayatı veya beden bütünlüğü açısından gerekli olan tedbirlerin alınmaması”, 177. maddesindeki;  “gözetimi altında bulunan hayvanın kontrol altına alınmasında ihmal gösterilmesi”, 178. maddesindeki; “herkesin gelip geçtiği yerlerde yapılmakta olan işlerden veya bırakılan eşyadan doğan tehlikeyi önlemek için gerekli işaret veya engellerin konulmaması”, 257/2. maddesindeki;  “görevinin gereklerinin yapılmasında ihmal veya gecikme gösterilmesi”, 278. maddesindeki; “işlenmekte olan bir suçun yetkili makamlara bildirmemesi”, 279. maddedeki; “kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunulmasının ihmal edilmesi veya bu hususta gecikme gösterilmesi”, 280. maddesindeki; “sağlık mesleği mensubunun görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmemesi veya bu hususta gecikme göstermesi”, 284. maddesindeki; “hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yerin bildiği halde yetkili makamlara bildirilmemesi”  gerçek İhmali suçlardandır. Gerçek olmayan veya görünüşte (ya da garantörsel) İhmali suçlar ise, neticenin önlenmesi bakımından hukuki yükümlülük altında bulunan fail tarafından kanunda tanımlanan neticenin meydana gelmesinin engellenmemesi şeklinde işlenen suçlardır. Bu nedenle kanunda düzenlenen ve kural olarak icrai bir hareketle işlenen suçun İhmali bir hareketle de işlenmesine gerçek olmayan ya da görünüşte İhmali suç denilmektedir. Öğretide neticenin meydana gelmesinin engellenmesi yükümlülüğü “garanti yükümlülüğü” ya da “garantörlük” olarak da adlandırılmaktadır. Kişinin yerine getirmekle yükümlü olduğu, başka bir anlatımla garanti yükümlülüğü altında bulunan davranışı gerçekleştirmemesi nedeniyle meydana gelen neticeden sorumlu tutulabilmesi için söz konusu yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması zorunludur. TCK’nun 83. maddesinde düzenlenen; “Kasten Öldürmenin İhmali davranışla işlenmesi” ile 88. maddesinde düzenlenen; “Kasten yaralamanın İhmali davranışla işlenmesi”  gerçek olmayan veya görünüşte İhmali suçlardandır. (Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih Selami Mahmutoğlu, Yener Ünver, Suç Teorisi (2), İstanbul, 2004, 3.baskı, s. 62; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2010, 5.bası, s.202-212; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2012, 5.bası, s.340-360; Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2013, 15.bası, s.140-149; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2009, 4.bası, s..261-262)

5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suç, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngörülmektedir. Kanun koyucunun kişilerin yaşam hakkını korumak amacıyla ihdas ettiği suçlarda neticenin ifade ettiği haksızlık aynıdır. Zira tüm bu suçlarda neticenin gerçekleştirilmesi yani kişinin hayatının sona erdirilmesi cezai yaptırıma bağlanmaktadır. Buna karşılık kişinin yaşamını sona erdiren fiiller, işleniş şekillerine başka bir anlatımla hareketin ifade ettiği haksızlığa göre farklı suç tipleri olarak düzenlenmiştir. TCK’nda ölüm neticesinin cezalandırıldığı suçlar,  Kasten (TCK’nun 81 ve 82. md.) veya taksirle (TCK’nun 85. md) işlenip işlenmediğine, Kasten işlenmişse icrai hareketle mi (TCK’nun 81 ve 82. md), İhmali hareketle mi (TCK’nun 83. md) işlendiğine göre farklı değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.

Hayata son vermeyi, yani öldürmeyi yasaklayan normun, kasti ve icrai bir hareketle, yani başkasının hayatını sona erdirmeye yönelik aktif bir davranışla gerçekleştirilmesi halinde TCK’nun 81 ve 82. maddelerinde düzenlenen Kasten öldürme suçu işlenmiş olacaktır. Bu suçun oluşması bakımından önemli olan husus, başkasının hayatını ortadan kaldırmaya yönelik bir hareketin icra edilmiş olmasıdır. Buna karşılık, öldürmeyi yasaklayan norm, İhmali bir hareketle ihlal edildiğinde fail, başkasının hayatını sona erdirmek amacıyla aktif bir davranış gerçekleştirmemekte, öldürme suçu, başkasının hayatını korumakla yükümlü bulunan kişinin, bu yükümlülüğünü ihlal etmesi suretiyle işlenmektedir. Bununla birlikte bu halde fail, ancak hukuken (kanun, sözleşme, olay öncesindeki tehlikeli davranış nedeniyle) başkasının yaşamını korumakla yükümlü bulunan, başkasının yaşamına yönelik saldırı veya tehlikeden o kişiyi korumayı hukuken garanti eden kişi  olabilir.

Başkasının yaşamını korumak bakımından hukuki yükümlülük altında bulunan garantör konumundaki kişi, bu yükümlülüğünü ölüm neticesinin gerçekleşeceğini bilerek yerine getirmezse, Kasten Öldürmenin İhmali davranışla işlenmesinden (TCK’nun 83. md.) söz edilecektir. Buna karşılık, garanti yükümlülüğü altında bulunan kişi, yükümlülüğünü bilinçli bir şekilde ihmal etmekle birlikte, bunu korumakla yükümlü olduğu hayatın sona ereceği bilinciyle Kasten yapmamışsa ve fakat bu yükümlülük ihlaline bağlı olarak yine de ölüm neticesi meydana gelmişse taksirle ölüme sebebiyet verme suçu (TCK’nun 85 md) söz konusu olabilecektir. Başkasının hayatını korumak ve gözetmekle yükümlü bulunan kişi, bu yükümlülüğünü dikkatsiz ve özensiz davranışıyla da ihlal edebilir. Örneğin, bir bakıcı kendisine bırakılan küçük bir çocuğun evdeki sehpaların üzerine çıkıp aşağı atlamasını görmesine rağmen diğer işlerini bitirmek için çocukla ilgilenmediği ve gerekli önlemi almadığı takdirde çocuğun düşerek ölmesi halinde, ölüm neticesini önleme yükümlülüğü bulunduğundan ve bu yükümlülüğünü özensiz davranışıyla ihlal etmiş olacağından taksirle ölüme neden olmadan dolayı sorumlu tutulacaktır. Bu nedenle, ölüm neticesinin İhmali bir davranışa bağlı olarak meydana geldiği hallerde somut olayın şartları dikkate alınarak, ölüm neticesi bakımından failin Kasten mi, yoksa taksirle mi hareket ettiği belirlenmelidir. Bununla birlikte, ölüm neticesinin Kasten meydana geldiği hallerde olası kast, taksirle meydana geldiği hallerde ise bilinçli taksir şartlarının oluşup oluşmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2012, 5.bası,s. 337-360).

5237 sayılı TCK’nun “Kasten öldürme” başlıklı 81. maddesi; “Bir insanı Kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde  düzenlenmiş, “Kasten Öldürmenin İhmali davranışla işlenmesi” başlıklı 83. maddesinde ise;

“(1)Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

 (2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;

 a)Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,

 b)Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,

Gerekir.

(3) Belli bir yükümlülüğün İhmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir” hükmüne yer verilmiştir.

TCK’nun 83. maddesi uyarınca, kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması zorunludur. İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;

a)Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,

b)Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,

Gerekir.

Bu düzenlemeye göre, TCK’nun 83. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, başkasının hayatını korumak ve gözetmek yükümlülüğü altında bulunan garantör konumundaki kişinin, korumak ve gözetmekle yükümlü olduğu hayatın sona erme tehlikesi ortaya çıkmasına rağmen, hayatın korunması açısından yapılması gereken icrai davranışları gerçekleştirmemesi gereklidir.

Diğer taraftan, sanığın belli bir icrai davranışta bulunmak hususundaki yükümlülüğüne ilişkin kanuni düzenlemelerin belirlenmesi açısından 4721 sayılı Medeni Kanun hükümleri üzerinde de durulmalıdır. Kanunun 335. maddesinde; ergin olmayan çocuğun, ana ve babasının velâyeti altında olduğu, 337. maddede; ana ve babanın evli olmaması halinde  velâyetin anaya ait olacağı, velayetin kapsamına ilişkin olan 339. maddede; ana ve babanın, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alacağı ve uygulayacağı, 340. maddesinde; ana ve babanın, çocuğu imkanlarına göre eğiteceği ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini sağlayacağı ve koruyacakları, 346. maddesinde; çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve babanın duruma çare bulamaması veya buna güçlerinin yetmemesi halinde hâkimin, çocuğun korunması için uygun önlemleri alacağı, 348. maddesinde; ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması durumunda velayetin kaldırılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler  göz önüne alındığında, ana ve babanın evli olmaması halinde, doğan çocuk annenin velayeti altında olacağından, annenin çocuk üzerinde kanundan doğan koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunmaktadır.”

 

Avukat Burak Cem Tosun

Call Now Button