Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Sebebiyle Boşanma Davasında Anayasa Mahkemesi Kararı İle Getirilen Değişiklik
Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Sebebiyle Boşanma Davasında Anayasa Mahkemesi Kararı İle Getirilen Değişiklik
(Kesinleşmeden Sonra Ayrılık-Bir Araya Gelememe Süresinin Üç Yıldan Bir Yıla İndirilmesi)
(Türk Medeni Kanunu 166/4)
Türk Medeni Kanunu 166/4.fıkra ilk hali
“Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
Anayasa Mahkemesi’ nin 22/02/2024 Tarih, 2023/116 E., 2024/56 K. sayılı kararı ile değişen hali
“(Değişik dördüncü fıkra:14/11/2024-7532/13 md.) Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
AÇIKLAMALAR
Birçok kişinin daha boşanma davası açılırken sorduğu sorulardan birisidir “peki dava reddedilirse ben boşanamayacak mıyım? Boşanmam en nihayetinde ne kadar sürecek?” Esasen bu sorunun cevabı 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 166.maddesinin 4.fıkrasında düzenlenmiş olup; söz konusu fıkra Ankara 18.Aile Mahkemesinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’ nin 22.02.2024 Tarih, 2023/116 Esas, 2024/56 Karar Sayılı kararı ile değiştirilmiş ve resmi gazetede yayınlandığı 19.04.2024 Tarihinden 9 ay sonra yürürlüğe girmiştir.
Peki bu karar ve neticesinde bu değişiklik boşanmak isteyen çiftler açısından ne gibi yenilikler getirmiştir?
Ankara 18.Aile Mahkemesi tarafından yapılan başvuruda kısaca 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 166.madde 4.fıkrada herhangi bir sebeple açılmış olan boşanma davasının reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi üzerinden üç yıl geçmesi hususunda itiraz bulunulmuş, söz konusu üç yıllık sürenin “adil olmadığı, bu kuralın devletin temel amaç ve görevleriyle çeliştiği, kural nedeniyle eşlerin uzun sürelerin sonunda boşanabildikleri, bu durumun herkesin temel hak ve özgürlüklere sahip olduğunu öngören anayasal hükümle bağdaşmadığı, sürenin evlilik dışı ilişkilerin yaşanmasına sebep olduğu, kişinin kendi maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının yanı sıra devletin aileyi koruma yükümlülüğünün de ihlaili niteliğinde olduğu gerekçeleriyle Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi oyçokluğu ile verdiği kararında kısaca “özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile aile kurumunu koruma amacı arasında makbul bir denge sağlamayan kuralın orantılılık alt ilkesi yönünden ölçülülük ilkesinin ihlal ettiği” sonucuna ulaşmış ve Anayasanın 13. Ve 20.maddelerina aykırı bularak iptali gerekir demiştir.
Peki Anayasa Mahkemesinin kararının altında yatan sebep nedir?
Şöyle ki Anayasa Mahkemesi 166.maddenin 4.fıkrasını özetle şu gerekçe ile Anayasaya aykırı görmüştür. 166.madde 4.fıkrasnın amacı aile kurumunu korumaktır. Ancak bunu sağlamaya çalışırken, hem günümüz şartlarında ilk derece Mahkemelerinde yargılamaların uzun sürmesi hem de akabinde tarafların Kanun yollarına başvurması nedeniyle bir o kadar ve hatta daha fazla da İstinaf ve Temyiz aşamalarında yargılamanın devam etmesi üzerine bir de kararın kesinleşmesinden sonra üç yıl taraflara fiili ayrılık şartı getirmek; aile kurumunu korumanın ötesinde özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilme hakkını ihlal etmektedir. Maalesef koruma amacı ile kişilik haklarına verdiği zarar arasında bir orantılılık bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararda da görüleceği üzere 166.maddenin 4.fıkrasının ölçülülük ilkesi adı altında “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” alt başlıkları altında yaptığı incelemede her ne kadar 4.fıkra aileyi koruma amacı için elverişli ve gerekli bir fıkra olarak görülse de, günümüz şartlarında yargılama süreçlerinin uzunluğuna bir de kesinleşmeden sonra üç yıl süre eklenmesinin kişilik haklarını ihlal ettiğini ve bu ihlal ile korunmak istenen menfaat arasında orantılılığın söz konusu olmadığı malum olmuştur.
Söz konusu karar neticesinde her ne sebeple olursa olsun açılan ve yine her ne sebeple olursa olsun reddedilen boşanma davalarının kesinleşmesinden sonra, taraflar evlilik birliğini tekrar sağlayamamışlarsa bir yıl sonunda açacakları Türk Medeni Kanunu 166.madde 4.fıkrasına dayanacakları boşanma davasında arızi ve zorunlu sebepler dışında bir araya gelemediklerini, yeniden bir aile olmadıkların kanıtladıkları noktada, Mahkeme tarafından başka bir delile gerek kalmaksızın boşanma kararı verilecektir.
Kanaatimizce söz konusu karar oldukça yerinde bir karar olup; Devletin Aileyi koruma amacıyla hareket ederken, çok daha vahim neticelerle karşılaşılmasının önüne geçmiş olacaktır.
Ortak hayatın yeniden kurulamaması mutlak boşanma nedeni, eşlerin aynı evde yaşaması boşanma sebebi mi, eşlerin birlikte olmaması boşanma sebebi mi, eşler birlikte yaşamak zorunda mı, eşler aynı evde yaşamak zorunda mı, boşandıktan sonra bir araya gelemezsem ne olur, boşanmadan sonra kaç yıl ayrı yaşamak gerekir